Berlin’de Kaybolmak

By | 26 March 2017

Günlüğün başlığına bakıp aldanmayın, böyle bir durum yaşanmadı ve olması pek mümkün değil. Üç günlük Berlin gezisinde üç sefer taksi kullandım ve binmiş olduğu iki taksinin şoförü Türk çıktı. Bir gün kahvaltıyı kaçırdım ve otelin karşısında bulunan kafelerden bir tanesinde kahvaltı yapmak için gittim, sahibi Türk çıktı. Kalmış olduğum otel mi, Otel görevlileri haricinde herkes Türk’tü.

Son söylemiş olduğum sizi aldatmasın, Cisco Live Berlin 2017 için buradayız ve otel misafirleri iş hayatımdan tanımış olduğum müşterilerim ve çalışma arkadaşlarım. Cisco benim uzmanlık alanım olmasa bile arkadaşlarım ile vakit geçirmek güzel olacağını düşündüğüm için Berlin’ deyim.

Dün ki yolculuk uzun sürmüştü. İstanbul’da çok fazla sis olduğu için uçak kalkış saati sürekli ileri bir saate alınmış ve ardışık gelen rötarlar sonrası dört saat gecikmeli olarak havalanabilmiştik. Kısa olan Berlin tatili daha da kısalmış durumda. 

İlk gün planlamış olduğum gezi noktalarının hiç bir tanesine gidememiş ve hava limanından otele vardığım zaman saat geç olmuştu. Havalimanında beklemenin yorgunluğunu tahmin edebilirsiniz.

Yukarıda görmüş olduğunuz gezilecek noktaları ertesi gün kahvaltı sonrasında oluşturdum. Planı güncellemek gerekiyordu. Google maps ile sanal bir gezinti ve sonrasında bu liste oluştu. Kısa bir tatil ve daha da kısalan zamanı en iyi kullanabilmek için iyi bir plan yapmam gerekiyordu ve kendime gün içinde yürüyebileceğim 10 km uzunluğun bir hedef belirlemiştim. Gün içinde bu hedefime ulaşmak ve gezilecek yerleri iki gün içinde tamamlamayı planlamaktayım.

Ben, yaver ve üç ayak. Elimde gezi noktalarının listesi, sırtımda çantam. Tek problem, saat 14:00 da gelecek olan şiddetli yağmur.

Otelimiz Kurfürstendamm Caddesi üzerinde. Üç ay önce Noel pazarına yapılan suikastın bulunduğu cadde ve görüyorum ki Kurfürstendamm Cathedral’ in restorasyonu hızlı bir şekilde devam ediyor. Alman’ lara güveniyorum. Frauenkirche Church’u nasıl restore ettiklerini bildiğim için eski tarihi dokusunu bozmadan tekrar yaşatacaklarına eminim. Bir sonraki Berlin gezisinde eminim bitirecekler ve bende Frauenkirche Church’un fotoğraflarını çekebileceğim. Fotoğraflarım arasında Terörü simgeleyen bir kare olmasını istemediğim için deklanşöre hiç basmadım. 

Bilmeyenler için yol tarifi aşağıda.

Otelden çıktıktan sonra yaklaşık olarak 5 Km kadar yürümeyi ve Brandenburg Gate varmayı planlıyorum. Yol üzerinde Berlin hayvanat bahçesi var ve ilk durak olarak Berlin Zafer Sütununu notlarım arasında.

Otelden ayrılırken lobide arkadaşlarımı görüyorum. Bu gün ki oturumlara katılmayacak olanlar ve katılmak istemeyenler. Lobide ayak üstü muhabbet ediyoruz ve gidecek olduğum yerleri anlatıyorum. Daha önce Berlin’e gelmedim ama yapmış olduğum plan sonrasında kendimi bir tur rehberi gibi hissetmekteyim. Benim ile kaybolmaya niyetli olan bir grup Türk ile yola çıktık. ilk adımlarda, benim ile birlikte 10 km lik hedefe varmaya çok niyetliler.

Yaklaşık kırk dakika süren keyifli bir yürüyüşün ardından Zafer Sütünün ulaştık. Yağmur hafiften atıştırıyor ama asıl fırtına Saat 14′ de.

Zafer Sütünü, 1864 yılında Heinrich Strack tarafından Prusya zaferinin anısına tasarlanmış.
Sütunun kendisi, kazanılan üç savaşta ele geçirilen düşman toplarının namlularıyla dekore edilmiş ve dört kumtaşı bloktan oluşturulmuş.
1938 ve 1939’da anıtın yeri Hitler tarafından değiştirilmiş ve Fransa Muharebesi zaferi anısına çelenklerle dekore edilen dördüncü halka yerleştirilmiş.
Umut ediyorum ve gördüğüm kadarıyla sütün üzerinde daha fazla alan bulunmamakta. Bu HAYIRlara verile.

Zafer Sütünü üzerinde bulunan Victoria Heykeli sütuna sonradan eklenmiş.. Heykelin yüzü batıya dönük durumda. Yönünüz kaybolursa diye belirtmek istedim.

Yapılara isim takmayı seven Berlinliler anıta “Altın Else” anlamına gelen Goldelse adını vermiştir.

Viktoria heykelinden sonra yaklaşık yirmi dakika yürüdük ve Berlin’in ana simgelerinden bir tanesi olan Berlin Branden Burg Gate bölgesine ulaştık. Bu kapı önünde fotoğraf çekilmek gibi bir ritüel varmış. Yağmur başladı. Hava kötü ve ortam fotoğraf için çok gürültülü.

Branden Burg Gate kapısının dış tarafında kalan bölgede bir Kafe-Bar’da oturuyoruz. Yağmurun dinmesini burada bekleyeceğiz ve eşsiz Alman biralarının tadına bakacağız. Yaklaşık bir saatten fazla burada oturduk ve sohbet ettik. Yukarıda time lapse videosu içinde Almanya’ya özgü yerel biraların geldiğini görebileceksiniz.

Türkiye’de içmiş olduğumuz biralara hiç benzemediğini söylemek istiyorum. Bira yapmasını bizler bilmiyoruz. Bira keyfi için tercihim olan Leffe ve Duvel’ e göre çok farklı olduğunu söyleyebilirim. Tatil planlarım arasında Belçika’ bulunmakta. Belçika çikolataları ve biralarının tatlarını merak ediyorum. Fakat Berlin, Belçika’dan önce bu konuda idman yapmış olduğum bir yer oldu. Time Lapse videosu içinde görebildiniz mi bilmiyorum ama yerel biraları su gibi içtik. Her birisi bir-birinden farklı tada sahip ama Hefeweizen ve Kölsch biraları gerçekten başarılıydı. Belçika çikolatalarını bilmiyorum ama Berlin çikolataları gerçekten tadılması gereken lezzetler. 

Yağmurun etkisi de bitti ve gezimize devam ettik. Hava kötü olduğu için Brandenburg Kapısının fotoğraflarını o gün çekememiştim. Yukarıda görmüş olduğunuz kapının hemen üzerinde duran Quadriga Heykeli.

1806 yılında Napolyon Prusya’ yı yenince Quadriga heykelini yerinden söktürmüş ve Paris’e götürmüş.

1814 yılında Prusyalı General Ernst von Pfuel Napolyon’u yenmiş ve Paris’i ele geçirmiş. Paris’te bulunan Quadriga’ yı geri almış ve Berlin’e geri getirmiş ve Quadriga’nın üzerinde bulunan zeytin dalı, Demir Haç ile değiştirilmiş.

Ayasofya’nın hikayesine benziyor sanki. Ayasofya’nın yeri değişmedi ama Haç ve Hilal dönüşümü tarih içinde bir çok kez tekrar etti.  

Brandenburg Gate, iki sütuna, altı giriş kapısına ve altı çıkış kapısına sahip durumda. Sütunlar toplam beş yol oluşturmakta ve vatandaşlar sadece sondaki iki kapıyı kullanabilmekteler. Ortadaki yol ise kraliyet ailesi için ayrılmış yollarmış.

Checkpoint Charlie, kontrol noktası. Soğuk savaş yıllarında Doğu Berlin ve Batı Berlin arasındaki trafiğin en yoğun olarak gerçekleştiği bölgeymiş. II. Dünya savaşının bitiminden sonra bu bölgede karşılaşan Sovyetler Birliği ve Amerikan askerleri 16 saat boyunca tek bir kurşun atmadan karşılıklı beklemişler. Aksi durumda III. Dünya savaşının başlayacağına inanıyorlarmış. O zamanlar var mıydı bilmiyorum ama varsa eğer Rus askerlerinin arkada bulunan KFC veya McDonalds dana yemek yeme ihtimallerini düşünüyorum.

Günümüzde ise bir tarafında ABD denetim bölgesi diğer tarafı ise Sovyetler Birliği denetim bölgesini temsil eden, iki tarafın manken askerlerinin barınmış olduğu turistik bölge. Manken Askerler ile 3 Euro karşılığında fotoğraf çektirebiliyorsunuz. Arkamızda bu askerler duruyordu ve biz fotoğraf çektirirken kareye girmemek için yer değiştirdiler.

Berlin Duvarı, Doğu Almanya vatandaşlarının Batı Almanya’ya kaçmalarını önlemek için Doğu Alman meclisinin kararı ile 13 Ağustos 1961 yılında Berlin’de yapımına başlanan 46 km uzunluğundaki duvar.
Batı’da yıllarca “Utanç duvarı” olarak anılmış. 9 Kasım 1989’da bütün tesisleriyle birlikte yıkıldı.

Berlin Duvarı yıkılıyor ve her bir parçası 2 Euro ile 7 ve 10 Euro olmak üzere satılıyor. Berlin Duvarı müzesinde ve gezmiş olduğum bir çok hediyelik eşya satan bölgede bu duvarın magnet, masa süsü ve benzeri hediyelik eşyaya dönüştürüldüğünü gördüm. Bir taraftan Utanç duvarı deniliyor diğer taraftan kapitalist sistemin bir parçası olmaya devam ediyor. Benim anlayamayacağım bir durum var ortada. Utanılacak durum devam etmekte.

Berlin Cathedral, Berlin müzeler adası içinde bulunan en büyük Katedrallerden bir tanesi. İçine girmedim ama öğrendiğim kadarıyla burasıda ücretli. Eğer ücretli ise Berlin gezisinin ana fikri Bu Almanlar her şeyden para kazanmayı iyi biliyorlar.

Berlin Cathedral Door. Katedrallerin ana kapısı ve Olympus high resolution Mod ile çekilmiş bir fotoğraftır. Web günlüğümde çok fazla detay göremiyorsunuz ama bu fotoğrafın orijinalinde kapı üzerindeki ve tavandaki motifler muhteşem durmakta.

Berlin Altes Museum, Berlin Cathedralin hemen yanı başında durmakta olan bir müze. Müzenin kolonları fisheye için güzel bir kareydi. Zaten başka türlü kadraja gireceği yoktu.

Berlin Museum Island, Berlin Katedrallinin de içinde bulunmuş olduğu Neues Müzesi, Bode Müzesi gibi müzelerin ve Katedrallerin olmuş olduğu tarihi bir yarım ada.

Holocaust Memorial, Nazi soykırımı sırasında hayatını kaybetmiş olan Yahudi’ler için yapılmış olan bir anıt mezar. Brandenburg Gate’e 500 mt uzaklıkta olan bu bölge küçüklü-büyüklü olmak üzere bir çok sembolik mezardan oluşan bir anıt mezarlık.

Diğer bir adı ise Katledilen Avrupalı Yahudiler Anıtı yani Memorial to the Murdered Jews of Europe ismi ile bilinmektedir.

Bu dikili taşlar üzerinde Yahudi medeni kanunu, tören kuralları ve efsanelerini anlatan dini metinler bulunmaktadır.

Dikkat ettiyseniz kısa Berlin tatilimde hiç kaybolmadım. Günlüğün başında söylediğim gibi bu pek de mümkün değil. Berlin’de bir yerden bir yere gidebilmek için Berlin’i bilmenize gerek yok. Elinizin altında akıllı telefonunuz olduğu sürece ulaşım çok kolay. Toplu ulaşım saatleri dakika-dakika aksamadan çalışıyor. A noktası ile B noktası arasına gitmek istediğim zaman google maps bir dakika olsun beni aldatmadı. Gideceğim güzergah için alternatif yolları, otobüs, metro, tren gibi alternatif seçenekleri dakikası-dakikasına söyledi.

Ve hatta, gece geç saatte binmiş olduğum bir güzergahta gün içinde aktarma yapmam gerektiğini fakat 00:00 dan sonra aktarmasız ulaşım yapabileceğimin bilgisini aktardı, aktarma süresini otobüsün içinde geçirebileceğimi, otobüs içinde ne kadar süre bekleyeceğimin bilgisini paylaştı. Metro ağı şehrin her yerini örmüş durumda. Kat-kat metro durakları var. Metro ağına baktığınız zaman çok karmaşık görülüyor ama ikinci veya üçüncü kullanımdan sonra karmaşık metro haritasını çözebiliyorsunuz.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *